Size uygulanacak olan cerrahi girişime yönelik olarak aşağıda sunulan bilgilendirilmeyi lütfen dikkatle okuyunuz:
Cerrahi tedaviler birçok problemi çözmek için kullanılmasına rağmen, iyileşme gerçekleştikten sonra bile aktivitelerinizde bir takım kısıtlamalar yaşayabilirsiniz. Tedavilerde elde edilen sonuçlar dizinizde saptanan yaralanma ya da tahribatın derecesine göre sonuç verecektir. Eğer diz eklemine yönelik bir artroskopi işlemi geçirdiyseniz, giriş deliklerinin küçük olmasına ve artroskopi uygulanan eklemde az miktarda ağrı hissedilmesine rağmen eklemin tamamen iyileşmesi birkaç haftayı bulacaktır. İyileşme sürecini hızlandırmak ve ilerideki eklem fonksiyonlarınızı korumak için size yönelik ekzersiz ve rehabilitasyon programı önerilecektir.
Örneğin, dizinizi koşarken yaralamışsanız ve dizin yük çeken bölümünün eklem yüzeyi tahrip olmuşsa, dizde hemen bir iyileşme beklenmemelidir. Probleminizin boyutlarına göre size düşük etkili bir egzersiz alternatifi önerilecektir. Sporcular da iyileşme , yalnız günlük aktivasyon yapanlara oranla daha hızlı olabilir. Çünkü sporcuların normal kişilere göre diz çevresi kasları daha kuvvetlidir ve çalıştırılması ile daha hızlı gerçekleşebilir. Ancak hastalarımızın kısa içerisinde işlerine, okullarına veya gündelik aktivitelerine geri dönebilmesi temel hedefimizdir. Fiziksel egzersiz hareketleri ve rehabilitasyon süreci durumunuzun iyileşmesinde en önemli rolü oynamaktadır. Düzenli olarak uygulanan bir ekzersiz programı son durumunuza büyük katkıda bulunacaktır Sporcular ya da fiziksel kondisyonu iyi olan kimseler için birkaç hafta içerisinde sportif aktivitelere geri dönüş mümkündür. Ancak artroskopi uygulamalarının farklılıkları ve hastalıkların bulguları vede durumlarının birbirinden farklılılığı uygulanan artroskopi işleminin o hastaya yönelik özel bir süreç olduğunu lütfen unutmayın. İyileşme süreci bu özelliklere göre değişkenlik gösterir.
Ancak şu genel özelliklerin aklınızda bulunmasında yarar vardır:
Artroskopi eklemi ilgilendiren hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılan minimal bir cerrahi yöntemdir. Artroskopi hekiminizin, artroskop olarak adlandırılan, kurşun kalem inceliğinde bir alete yerleştirilmiş küçük bir lens ve aydınlatma sistemi sayesinde 4,5 mm lik açılan deliklerden diz eklemin içerisini ayrıntılı bir şekilde görmesine yardımcı olur. Artroskopi kelimesi latinceden alınmış olup , Artros[eklem] ve skopi [gözlemek] anlamına gelen köklerden türetilmiştir. Yani, artroskopi "eklemin içine bakmak" anlamına gelir. Eklemin içini görmemizi sağlayan alete ise artroskop denir. Artroskop fiberoptik ışık kaynağına bağlanmış mercek ve video kamera sistemleri kullanılır. Eklem içerisini gözlemek için, 0.5 cm'lik deliklerden artroskopinin optik sistemi eklemin içerisine sokulur. Artroskopi aslında optik bir sistemdir. Skop denilen optik sistemin ucuna takılan bir kamera ile monitörden bütün eklem içi görülür.. Eklem içerisindeki görüntüler 6-10 kez büyütüldüğü için eklemin içindeki bütün yapıların çok detaylı bir muayenesi mümkündür. Diğer cerrahi aletler artroskopi görüntülerine ve koyulan tanıya bağlı olarak dizdeki yıpranmış dokuları onarma amaçlı olarak bölgeye diğer delikten gönderilebilir. Artroskopi diğer cerrahi lere oranla daha kısa bir zaman içerisinde uygulanabilir.Görüntüler kaydedilebilir, fotoğraf alınabilir Bu çerçevede açık cerrahi tedavi yöntemlerinde gereken büyük kesileri yapılmadan, minimal ve çok küçük kesilerden eklemlerin içerisi gözlenir.
Ayrıca artroskopi ile, açık cerrahi sırasında ulaşılamayan bölgelerinde görüntülenebildiği için, daha eksiksiz bir inceleme olanağı vardır.
Diz artroskopisi ilk olarak 1960 yılında uygulanmıştır. 1980 li yıllara kadar, sadece teşhis amaçlı kullanılan artroskopi, teknoloji ve deneyimlerin gelişmesi ile bugün tatışmasız bir tedavi yöntemi olmuştur. Artroskopi aletindeki gelişmelerin yanıra daha yüksek çözünürlükte kameraların geliştirilmesiyle birlikte, işlem diz sorunlarının tanılanması ve tedavi edilmesinde daha etkin bir biçimde kullanılmaya başlamıştır. Günümüzde artroskopi en sık başvurulan ortopedik cerrahi işlemi haline gelmiştir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 1.5 milyondan fazla artroskopik girişim uygulanmaktadır.
Diz ve omuz gibi büyük eklemlerde 4mm. çaplı artroskoplar, küçük eklemlerde ise 1.9-2.7 mm çaplı olanları kullanılır. Bu çaptaki deliklerden girilerek, eklem kıkırdağı, menisküler, bağlar, eklemi döşeyen zarın hastalıkları, eklemi ilgilendiren kırık ve çıkıkları, tedavi edilebilmektedir . Günümüzde artroskopi bir teşhis aracı olmaktan çok, bir tedavi aracı olarak (artroskopik ameliyatlar) kullanılmaktadır.Bunun için görüntüleme sistemi dışında antroskopik, cerrahi özel olarak geliştirilmiş 2.7-6.5 mm çapında mekanik veya motorlu aletler kullanılır. Artroskopiden sırasında konulan kesin teşhise göre , aynı seansta artroskopik cerrahiye geçilir.
Tekniğin asıl yararı ameliyattan sonra görülür.Eklem açılmadığı için fizik tedavi ve rehabilitasyona daha erken başlanır ve daha kolay olur. Artroskopik cerrahi, çok küçük kesilerden yapıldığı için, normal dokulara en az zarar veren yöntemdir . Hastaların ameliyat sonrası ağrısı, açık cerrahi girişimlere göre çok daha azdır. Böylelikle hasta daha çabuk iyileşir, aktif yaşamına daha erken döner. Özellikle sporcuların spora erken dönebilmeleri büyük avantajdır.
Artroskopi sonrası yeterli bir ekzersiz yapılırsa eklemde hareket kısıtlılığı gelişme riski açık girişimlere göre yok denecek kadar azdır. Aynı şekilde enfeksiyon, trombofilebit gibi sorunlar daha nadir görülür. Bütün bu nedenlerden dolayı, artroskopik cerrahi sonrası iyileşme süresi daha kısa ve iyileşme süresi daha rahattır.
ARTROSKOPİ NASIL YAPILIR?
Artroskopik girişim için ameliyathane şartları ve anestezi gereklidir. Tanısal antroskopi lokal anestezi ile yapılabilir. Cerrahi antroskopi için sıklıkla genel veya spinal [ belden uyuşturma ] anestezi gereklidir. Eklem içerisini görmek için 0,5 cm boyunda bir kesi yapılır. Tanı ve tedavi için birkaç kesi daha gerekebilir. Cerrahi işlem için gereken aletler ikinci bir kesi ile eklem içerisine sokulur. Cerrahi girişim monitöründen eklem içini seyrederedilerek yapılır. İstendiğinde artroskopinin tamamı videoya kayıt edilebilir. İşlem tamamlandıktan sonra, eklem içine biriken sıvıyı dışarı almak üzere bir dren yerleştirilebilinir. Bu dren sıklıkla ameliyattan bir sonraki pansuman sırasında çıkartılır. Artroskopik girişim sonrası çoğunlukla hafif ağrı kesiciler yeterli olur. Yapılan işlemin cinsine göre hastanede kalış süresi bir ile iki gün arası değişir, çapraz bağ veya diz kapağı çıkığı tamiri yapılan hastalar dışında genellikle yatış süresi bir gündür.
Artroskopik girişim sonrası alçı uygulanmaz, bazı durumlarda kontrollü harekete izin veren dizlikler kullanılır. Bazı girişimlerden sonra 3-4 hafta koltuk değneği kullandırılarak ameliyatlı bacağa tam yük vermekten kaçınılabilir. Artroskopi sonrası hangi hareket ve egzersizlere izin verileceği ve yara bakımının nasıl olacağı konusunda tarafınıza bilgi verilecektir . Kontrollerde dikişlerin alınması ve rehabilitasyon proğramı konusunda yardımcı olunacaktır . İyileşme süresi, yapılan girişimin büyüklüğüne göre değişebilir.
Artroskopi sonrası bir problem yaşanmaşı yani bir komplikasyon görülmesi sık değildir.Ancak artroskopide minimal bir cerrahi olsada invaziv bir girişimdir. Bu yüzden ameliyat sonu şişlik veya kan birikmesi olasılığı az da olsa olabilir.
Enfeksiyon veya iltihap gelişmesi diğer girişimlere gore çok azdır. Bu konularda koruyucu önlemler alınarak artroskopi uygulanmaktadır.Bu konularda daha geniş bilgiyi Prof.Dr.M.Binnet la yapacağınız görüşmede de alabilirsiniz ve aydınlanmasını istediğiniz sorularınızı yönlendirebilirsiniz.
ARTROSKOPİ HANGİ DURUMLARDA GEREKLİDİR?
Eklem hastalıklarının tanısı, iyi bir hikaye, fizik muayene ve direkt grafiler ve labaratuar tetkiklerinin yardımı ile konulur. Gerekli hallerde bilgisayarlı tomoğrafi ve manyetik rezonans görüntülemesi kullanılabilir. Bütün bunlara rağmen teşhis zorluğu olan problemlerde artroskopik inceleme yapılabilir. Ancak günümüzde artroskopi aşşağıda sayılan problemlerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Çünkü artroskopi eklemleri ilgilendiren hastaların tedavisinde sık kullanılır. Uygulama sırasıyla diz , omuz, ayak bileği, el bileği, dirsek ve kalça eklemlerinde yapılmaktadır.
DİZ EKLEMİNDE:
Dizde en sık görülen sorunlar şunlardır:
Menisküs yırtıkları,
Bağ yırtıkları, özellikle ön çapraz bağ,
Eklem kıkırdağı hasarı,
Serbest cisimler (eklem faresi).
Diz eklem zarının iltihaplanması ve büyümesi (sinovit); genellikle romatizmal durumlara bağlıdır.
Artroz veya kireçlenme
Dizde artroskopik yani kapalı olarak yapılabilen başlıca girişimler:
Yırtık meniküs parçalarının çıkarılması,
Bazı menisküs yırtıklarının dikilmesi,
Ön ve arka çapraz bağ tamirleri,
Erken dönemde osteoartrit [kireçlenme] tedavisi,
Osteokondritisler [kıkırdaktan parça ayrılmaları veya eklem fareleri],
Diz eklemini ilgilendiren kırıklar
Kıkırdak nakilleri,
Patella (diz kapağı) ekseninin düzeltilmesi,
Diz kapağı çıkıklarının tedavisi
Eklem iltihaplarının boşaltılması,
Hastalıklı eklem zarının çıkartılması (sinovektomi)
Kaza veya hastalık sonrası meydana gelen hareket kısıtlılıklarının açılması,
Eklem içi iyi huylu tümör ve kistlerin çıkartılması artroskopik veya artroskopi destekli yapılabilir.
OMUZDA:
Kas sıkışması ve tekrarlayan omuz çıkıklarının tedavisi,
Omuz eklemi içindeki kıkırdak ve kas krişi hastalıklarına yönelik girişimler,
Erken dönemde osteoartrit [kireçlenme] tedavisi,
Romatizmal hastalıklarda sinevektomi [kalınlaşmış olan eklemi döşeyen zarın çıkartılması],
Omuz hareket kısıtlılıklarının açılması,
Eklem içi serbest cisimlerin çıkartılması artroskopik veya artroskopi destekli yapılabilir.
AYAK BİLEĞİNDE:
Eklem içi kırıklar, osteokondritisler [kıkırdaktan parça ayrılmaları ve eklem fareleri],
Meniskoid lezyonlar [tekrarlayan burkulmalar sonrası meydana gelen doku sıkışmaları],
Erken dönemde osteoartrit [kireçlenme],
Romatizmal hastalıklarda artroskopik tanı ve tedavi yapılabilir.
EL BİLEĞİNDE:
Eklem içi kırıkların tedavisi,
Sinir sıkışmalarının gevşetilmesi,
Bilek kemikleri arasındaki bağ yırtıklarının tedavisi,
Eklem kıkırdağı harabiyetlerin tedavisi,
TFCC [eklem içindeki özel kıkırdak yastıkçığı] yırtıkların düzeltilmesi artroskopik olarak yapılabilir.
DİRSEKTE:
Osteokondritislerin [kıkırdaktan parça ayrılmaları ve eklem fareleri] tedavisi,
Serbest cisimlerin çıkarılması,
Hareketi engelleyen kemik çıkıntılarının törpülenmesi,
Romatizmal hastalıklarda sinevektomi [kalınlaşmış olan eklemin döşeyen zarın çırtılması],
Eklem içi iyi huylu tümör ve kistlerin çıkartılması artroskopik veya artroskopi destekli yapılabilir.
Ayak bileği bağ burkulmaları sportif ve günlük yaşamda en sık görülen yaralanmalardır. Uluslararası alanda yapılan çalışmalar da hergün 27000 ayak bileği bağ yaralanması olduğu bildirilmiştir. Başka bir deyişle her gün 10000 kişiden birinin ayak bileği burkulmaktadır. Bunların en az yarısı ciddi burkulmalardır. Ve bu yaralanmalara ciddi yaklaşmak ve de gerekli önlemleri almak şarttır.
Bu yaralanmalar sporcularda da sık görülmektedir. Basketbol yaralanmalarının % 45’i; futbol yaralanmalarının% 30’u, atletizm yaralanmalarının% 25’i ayak bileğinde ekleminde gelişir. Ayak bileğinde oluşan yaralanmalarının% 75’i bağ yaralanması olup, bunların da% 85’i ayağın içe doğru burkulması ile olur ki bunun sonucunda da dış yan bağlar yaralanır. Eğer sporcularda da yaralanmadan sonra koruyucu önlemler alınmazlarsa burkulma sık sık tekrar eder. Bu da eklemin kıkırdaklarında bozulma ile sonuçlanır. Sonuç aktif sportif yaşamın uzun süreli kesintisine uğramasıdır.
Anatomik olarak ayak bileği bacağın iki uzun iki uzun kemiği olan tibia ( kalın ) ve fibula (ince ) nın talus ( aşık kemiği ) ile oluşturduğu eklemdir. Dış tarafta 3 bağ , iç tarafta ise tek ve kuvvetli deltoid bağ vardır. Daha önce belirttiğimiz gibi, daha zayıf olan dış yan bağlar çok daha sık yaralanırlar. İç yan bağ yaralanmaları daha seyrektir ama daha ciddidir ve iyileşmeleri daha uzun sürer.
Burkulma bir bağ hasarını ifade eder. Hafif yaralanmada (1.derecede) bağda yırtık yoktur, sadece lifleri esnemiştir, uzamıştır. II.derece (orta) yaralanmada bağın bazı lifleri kopmuştur.III.derece (ciddi) yaralanmada bağda tam kopma söz konusudur. Ayak bileğinde en sık yaralanan bağ dıştaki ön bağdır . Ciddi, yani III.derece burkulma hem dış ön hem de orta bağın kopmasını ve dolayısıyla eklemde gevşekliği ifade eder.
Ayak bileği burkulmalarında öncelikle yaralanmanın ciddiyeti hakkında fikir sahibi olunmaya çalışılmalıdır. Hafif bir burkulmada olarak algılayıp soğuk uygulama ve bandaj ile , sporcunun oyuna devam etmesine izin vermek sakıncalı olabilir. Muayenede belirgin eklem gevşekliği varsa ve koşmaya çalıştığında ciddi bir ağrı ve topallama oluyorsa sportif veya o andaki aktivasyonuna devam edemeyecek demektir. Ayak bileği hemen şişerse ve hareket kısıtlılığı gelişirse eklem içi kanama olasığı yüksektir.
Çoğu burkulmada başlıca acil tedavi , istirahat, soğuk uygulama, elastik bandaj uygulaması ile kompresyon ve bacağı yüksek bir yere koyarak elavasyon dan oluşur. Yaralanan bölgeyi ek hasarlardan korumak için koltuk değneği ve hafif ateller kullanılmasında yarar vardır. Soğuk veya buz uygulaması şişmeyi azaltmak ve çabuk iyileşmeyi sağlamak için hemen uygulanmalıdır. Bunun için her saatte 15 veya 20 dakikalık uygulamalarla, buz torbasını bir havluya sararak yapılır. Bu, duruma göre 1-3 gün sürebilir. Bu süreç içerisinde kesin tanı konulmalıdır. Yere basıldığında yani yük verildiğinde ağrı olduğu sürece o bacak üzerine yük verilmemelidir. Rehabilitasyon yaralanmanın ciddiyetine göre 1-4 hafta sürebilir.
Spora döndükten sonra bir süre tekrar burkulma riski yüksektir. Genellikle ikinci burkulma birinciden, üçüncü burkulma ikinciden daha kötüdür. Bu nedenle yeterli iyileşmeyi sağlamak için yaralanmadan sonraki 6 hafta bandaj veya bileklik kullanılması uygun olabilir. Ayak bileği burkulması kötü bir yaralanma değildir, fakat rehabilitasyonla tedavi edilmesi gereken bir yaralanmadır. Sadece istirahat, bandaj ve ilaçla tedavi edilecek bir yaralanma değildir. Böyle tedavi edilirse sıklıkla kronik ayak bileği gevşekliği gelişebir.
Bel ağrıları günümüzde kişilere rahatsızlık verme ve işten alıkoyma yönünde ilk sıralara gelen bir sağlık problemidir. Bu çerçevede insanların % 65 i yaşamlarının bir döneminde bel ağrısı problemini yaşarlar. Ayrıca romatizmal kökenli şikayetlerin de 1/3 bel den kaynaklanmaktadır. Bunun yanıra komşu organların hastalıkları, tüm vücudu ilgilendiren diğer hastalıklar, doğumsal anomaliler bel ağrısı tablosuna neden olabilirler.
ZORLANMA VEYA YARALANMA SONRASI GÖRÜLEN BEL PROBLEMLERİ
Trafik kazaları, düşme, ağır yük kaldırma, ani ve ters bir bel hareketi, antremansız olarak bel üzerine aşırı yüklenme yapan sportif aktivasyonlar esnasında meydana gelen zorlamalar ve bunun gibi oluşan bel problemleri bu grup içerisinde ele alınır. Gerek direkt gerekse indirekt yaralanma mekanizmaları yaralanmanın şiddetine bağlı olarak, çeşitli derecelerde incinmelerden kopmaya, hatta omurga kırık ve çıkıklarına kadar uzayan tablolara yol açabilirler.
Bunlar içerisinde en geniş hasta grubunu lumbago, siyatalji ve bel fıtıkları ile ilgili problemler oluşturur. Çoğu ağır yük kaldırma veya ani yapılan ters hareketle oluşur. Hanımların günlük yaşamları sırasında, sürekli hareket halinde ve yerine göre ağır yükle uğraşıları bu tip bel problemlerinin oluşması açısından risk taşımaktadır. Ağrının niteliği ağır bir şey kaldırdığı sırada, aniden belinde birşey kopar gibi bir hisle ifade edilir. Kişi olduğu yerde kalır ve belinin tutulduğunu söyler. Tabloya sıklıkla adele spazmı eklenilir. Hareketler ağrılıdır. Öksürük, aksırık, ıkınma ağrıyı arttırabilir. Şikayetlerin ilerleyici nitelik göstermesiyle bacağa vuran ağrılar, iğnelenme, uyuşma ve refleks kaybı görülebilir.
Siyataljilerde bacakta tek taraflı sinir boyunca duyulan lokalize ağrı vardır. Tüm bu problemlerin tedavisinde istirahat ve medikal yani ilaçla tedavi, fizik tedavi ajanlarından faydalanılır.
Ancak toplum sağlığı açısından tedavi edici hizmetlerden daha çok koruyucu önlemlerin önemi vardır. Doğal olarak bu kural hanımların risk altında oldukları ev ve mesleki uğraşları içinde geçerlidir. Koruyucu önlemlerin temelinde oturma veya yerden birşey kadırırken oluşabilecek yanlış hareketlerin yapılmaması vardır.
Bel ağrısı yapan temel nedenler, çeşitli hastalık grupları içerisinde ele alınmaktadır. Bunlar içerisinde doğumsal anomaliler sonrası gelişen bel problemlerinin olup olmadığının ortaya konulması konu ile ilgili ilk adımı oluşturmaktadır. Bel ağrısı yapan doğumsal anomaliler genelde belin anatomik yapısından kaynaklanır ve kemik yapıdaki problemlerle birliktedir. Hadise doğumsal olmakla birlikte şikayet ve bulgular genellikle orta ve ileri yaşlarda tabloya eşlik eden zorlanmalar, yaşla birlikte ilerleyici nitelik gösteren artrotik değişiklikler veya yaralanma sonucu çıkar.
Genelde ağrı en sık rastlanan belirtidir. Ayrıca belin bazı hareketlerinde değişen derecelerde sınırlılık, bel adelelerinde sertlik ve hassasiyet, belin normal eğiminde azalma veya artma şeklinde değişiklikler temel klinik bulguları oluşturur. Özellikle belde eğrilikle seyreden hastalıklarda tanı ve tedavi hekim kontrolü altında yapılan tetkiklerle düzenlenir.
MEKANİK NEDENLERE BAĞLI BEL AĞRILARI
Bel ağrılarının en önemli kısmını oluşturan bu grup yukarıda sunulan problemlere özgü ağır bulguları olmayan, ancak çevre yumuşak dokuların dıştan gelen zorlamalarıyla oluşan bel ağrılarıdır.
Beldeki yumuşak dokulara yönelik anormal yüklenmeler: Şişmanlık, gebelik, sürekli yüksek topuklu ayakkabı giyme alışkanlığı, bacak boylarındaki eşitsizlik, kalça ve diz problemleri, düz tabanlık gibi vücudun yük dağılımındaki değişiklikler bel üzerine normalden daha fazla yüklenme getirerek, bir takım bel şikayetlerinin oluşmasına zemin hazırlarlar. Doğal olarak tedavide bel problemlerinden önce, bunu oluşturan nedenlerin en aza indirgenmesi gereklidir.
Bu konuda sorumlu tutulabilinecek etkenlerden bir diğeride karın ve bel adelelerinde zayıflık ve yetersizliktir. Güçsüz adele yapısı vücudun doğal korumalarını azaltarak oluşabilecek bel problemlerini engelleyemez. Bu yüzden özellikle aktif çalışma yaşamı içerisinde olan hanımların bel ve karın adelelerini güçlendirici egzersizleri günlük yaşamlarının bir parçası olarak kabul etmeleri gereklidir. Sabahları düzenli egzersiz alışkanlığı bel promlemlerini önleyici unsurdur. Başlangıçta hafif olan egzersizlerin ağırlığı zaman içerinsinde arttırılır. Egzersizlerin amacı lordozu azaltmak, postürü düzeltmek, ve hareketliliğini korumaktır. Bu şekilde kötü duruş alışkanlığınında önüne geçilir.
Diğer bel ağrısı yapan hastalıklarda (iltihabi, romatizmal, metabolik, tümörler, dolanımla ilgili olan veya diğerlerinde) tedavi esas hastalığa yönelik olduğu unutulmamalıdır.
BEL İLE İLGİLİ PROBLEMLERDE KORUYUCU ÖNLEMLER
Diz vücüdümuzda bulunan en büyük eklemdir ve anatomik özelliklerinden dolayı en kolay yaralanabilecek eklem olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir. Eklem baldır kemiğinin (femur) alt ucuyla, kaval kemiğinin (tibia) üst ucundan ve femurun sonunda bulunan oluk boyunca uzanan diz kapağından (patella) oluşur. Yapı olarak farklı özellikler taşıyan bu iki kemik ön ve arka çapraz bağlar, iç ve dış yan bağların sayesinde eklemin sürekliliğini ve devamını sağlarlar. Femurla tibia dan oluşan eklem stabilitesi bu anatomik yapıların bütünlüğü ile korunur. Güçlü baldır kasları dize güç ve kontrol yeteneği kazandırır. Eğer dizin çevresindeki kaslar yeterli güçte değilse diz ekleminin yaralanma olasılığı artar.
Femur, tibia ve patellanın buluştuğu yüzeyler, kemikler arasında yastık görevi gören ve pürüzsüzce hareket etmelerini sağlayan eklem kıkırdağıyla kaplıdır. Dış ve iç menüsküs olarak adlandırılan ve kıkırdak dokudan oluşan yarım daire şeklindeki halkalar yüklenmelere ya da darbelere karşı şok emici ve denge sağlayıcı işlev görmektedir.
Diz kemiklerini ince ve pürüzsüz bir eklem kapsülü kaplamaktadır. Bu kapsülü çevreleyen ince sinoviyal zar dizi kayganlaştıran ve sağlıklı bir dizde sürtünmeyi neredeyse sıfıra indiren özel bir sıvı salgılamaktadır. Eklem sıvı sının kaynağı bu ince yağlı dokudur.
Eklemi oluşturan kemiklerin birbirlerine bakan yüzlerini oluşturan parlak beyaz yapılar kıkırdaklarıdır. En önemli görevleri yük taşımak olan bu yapılar eklemin kayganlığınıda sağlarlar.
Diz eklemi kıkırdağı ortalama 2 ila 4 mm kalınlığında kansız, sinirsiz yapıdır. Bu yüzden iyileşme kapasiteside çok sınırlıdır. Oluşan bir problemin kendi kendine düzelmesi çok güçtür.
Kıkırdak yaralanmaları, trafik kazalarında ve diz üzerine düşmelerde, çarpmalarda olduğu gibi direkt veya eklemin diğer problemlerine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Belirtiler kıkırdak yaralanmasının ağırlık derecesine göre az veya çok olabilirler. Ortak olan belirti eklemde gelişen şişlik ve ağrıdır. Belirtiler günlük yaşamdaki hareketler veya sporla artar. Ayrıca merdiven gibi yüklenmenin artığı hareketlerde ağrıda da artma eğilimindedir. Şikayetlerin süreklilik göstermesi halinde teşhis ve tedavi gereksimi de doğurur. Muayne ve yapılacak radyolojik tetkikler sonuca götürücü bilgiler verir. Son yıllarda kıkırdak problemleri MRG ve artroskopi sayesinde daha kolay ve net olarak tanımlanabilmiştir.
Teşhiste en değerli yöntem artroskopidir. Kıkırdaktaki problem gözle görebilme, lokalizasyonunu, sınırlarını, boyutlarını, derinliğini belirleyebilme ve hepsinden önemlisi aynı seansta tedaviye geçebilme, artroskopiyi vazgeçilmez kılmaktadır.
Kıkırdak lezyonlarında hangi tedavi yöntemi seçilirse seçilsin, önce problemin yeri, derinliği, sınırları çok iyi belirlenmeli, sınıflandırmaya göre evrelendirilmeli ve ondan sonra seçilen yönteme göre tedaviye geçilmelidir. Bu verilere göre ameliyatsız ve ameliyatlı tedavilere yönelebilinir. Günümüzde cerrahi tedaviler problemin büyüklüğü ve özelliklerine göre kıkırdak yüzeyin traşlanması, abrazyon artroplastisi, subkondral delme, mikro kırık, osteokondral otogreftleme, osteokondral allogreftler, kondrosit kültürü ve transplantasyonu yöntemleriyle sağlanan gelişmeler ile, tamir dokusundaki hyalin kıkırdak yüzdesi arttırılmaktadır.
Kıkırdak lezyonlarının tedavisinde temel amaç, hiç kuşkusuz yeni oluşan kıkırdak yüzeyin tamamen veya tama yakın oranda hyalin kıkırdaktan oluşmasıdır. Cerrahi sonrası iyileşmenin daha iyi olabilmesi açısından, erken hareket ve yapılan işleme göre 4-8 hafta yük vermeme prensibine uyulmalıdır.
Menisküsler diz ekleminde yarım ay şeklinde tibia (kaval kemiği) üst uç eklem yüzeyinin ½ - 1/3' ünü kaplayan fibrokartilajinöz (bağ dokusu ve kıkırdaktan oluşan) yapılardır. Yoğun bir şekilde sıkıştırıcı kuvettlere dayanacak elastisitede dizilmiş kollagen fibrillerden oluşurlar. Menisküslerin periferik (çevresel) kenarları, konveks ve eklem kapsülünün iç yüzeyine fiksedir. Ayrıca iç menisküs, diz ekleminin iç yan bağına tutunmuştur. Menisküslerin medial kenarları konkav ince ve serbesttir. Alt kenarları düz, üst kenarları ise konkavdır. Eklem kapsülüne tutunan kısmı damarlı, diğer kısımları ise damarsızdır. İç menisküs C harfi, dış menisküs C (0) harfi şeklindedir ve tibia düzlüğünün 2/3' ünü kaplar. Dış menisküs iç menisküse göre daha hareketlidir.bu anatomik yapısal özelliklerinden ötürü iç menisküs dış menisküse göre daha çok yaralanır.
Menisküslerin görevleri:
Menisküslerin normal işlevleri için diz ekleminin normal işlevi gerekir.
Menisküslerin hareketi:
Dizin flexion (bükme) ve ekstansiyon (diz ekleminin düz olarak uzatılması) hareketi sırasında tibia düzlüklerini izlerken rotasyon (dönme) sırasında femurun kondillerini izler, menisküsler genellikle diz ekleminin rotasyonu (dönmesi) sırasında yaralanırlar. Elastisite ve yapışma yerlerinden dolayı menisküsler eklemin merkezine doğru ilerlemezler.
KLİNİK MUAYENE
Muayene tüm alt ekstremiteye (bacağa) yönelik olmalıdır. İyi bir dikkatli anamnez (sorgulama), fizik muayna ve standart grafilerle beraber NMR ve artroskopi ile konulur.
Menisküs yırtıklarının belirtileri iki grupta toplanır:
Kilitlenme olmayan tanının zor olan grupta dikkat edilecek bulgular:
Bu bulgularla kesin tanı konulamaz ise, o zaman menisküs yırtıkları lehine olan TANISAL TESTLER uygulanır. Bu testlerin sonucu, bizde menisküs yırtığı hakkında ipucu verebilir. Kesin tanıya gitmek için, standart röntgen grafileri, bilgisayarlı tomografi (BT) manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi radyolojik tekniklerle tanı hataları % 5'in altına indirilebilir. Artroskopik girişimle %100 kesin tanı ve tedavi olanağı vardır.
TEDAVİ
Menisküs yırtıkları konservatif (ameliyatsız) ve cerrahi (meliyatla) tedavi edilirler. Konservatif tedavide; yırtık,akut (3 hafta) ise, menisküsün kanlanma bölgesinde ise, kenarları ayrılmamış stabil ise, çevresel (periferik) yırtığın uzunluğu 15 mm'den küçük ise, konservatif (ameliyatsız) iyileşme olasılıgı vardır.
Bu koşulların dışındaki yırtıklarda ise, artroskopik girişimle hem kesin, tedavi yapılır. Periferik yırtıklarda (damarlı bölgede) meniskus dikişler konularak yırtıldığı yere tekrar tuturularak tamir edilebilinir., damarsız bölgedeki yırtıklarda ise parsiyel (kısmi), subtotal menisektomi uygulanır, yani yırtık kısım çıkarılır. Son yıllarda organ bağışlarının yaygınlaşması ile kadavradan alınan meniskusun gereksinimi olan bir dize transplantasyonuda tedavi seçeneklerinden biridir.
Menisküs yırtıklarında artroskopik girişimden sonra, hemen rehabilitasyona başlanır. Bu rehabilitasyonun içeriği, quadriceps (uyluk ön bölge kasları) ve hamstring (uyluk arka bölge kasları) izometrik izotonik hareketlerine başlanmasıdır. Eğer menisküs periferik (çevresel) yırtıkları dikişle tamir edilmişse, spora 6 ay sonra dönebilir .Parsiyel menisektomilerde ise, iyi bir rehabilitasyondan sonra 2 hafta içerisinde spora dönülebilir.
ÖN ÇAPRAZ BAĞ YARALANMALARI
Ön çapraz bag (ÖÇB) diz ekleminin içinde ve ortasında yer alan ve birbirini çaprazlayan iki bağdan biridir. Bağın kopması dizde en sık görülen ciddi bağ yaralanmasıdır. Her yaştan spor yapan insan sayısının hızla artması nedeniyle bağın yaralanma sıklığı da giderek artmaktadır. ABD‘ den bir başka çalışmaya göre her yıl 250.000 hastaya ÖÇB yırtığı tanısı konmaktadır. Akut yırtıklar yanında eski yırtıklar da bu çalışmaya dahil edilmiştir. Daha önce oluşan eski bir yırtık söz konusu ise "ÖÇB yetmezliği" nden söz edilir. Sadece futbol, kayak gibi sporlar göz önüne alındığında yaralanma sıklığı dahada yüksektir. Akut ÖÇB yırtıklarının %70' i hem profesyonel, hem de hobi amaçlı spor aktiviteleri esnasında olur.
ÖÇB'IN KOPUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ
ÖÇB'ı kopan biri genelikle dizde dönme şeklinde bir yaralanmayı takiben hemen birkaç saat içinde dizi şişer. Bu şişmenin nedeni kopan bağdan diz içine olan kanamadır. Bu sırada dizden bir ses de gelebilir. Yaralanma sonrası dizi şişen 100 sporcunun yaklaşık 70'inde ÖÇB' ın kopmuş olduğu düşünülmelidir. Yaralanma şeklinin sorularak ortaya konulması önemlidir. Çoğu yaralanma ayak yere sabit olarak basarken dizin ve vücudun kuvvetle bir tarafa dönmesiyle gelişir ve genellikle bir darbe söz konusu olmayabilir. ÖÇB yırtığı ayrıca bacağın iç tarafına gelen tekme ile dizin dışa doğru zorlanmasıyla olur. Travma anında hastanın "dizinin döndüğünü" ve "dizinden ses geldiğini" söylemeside önemli bir ip ucudur. ÖÇB' ı yırtılan sporcu tüm isteğine ve muhtemel zorlamalara rağmen oyunu devam ettiremez.
TANI
Diz ekleminin içinde veya dışında yaralanması muhtemel başka yapılar da vardır. Bu nedenle öncelikle dizin kapsamlı bir muayenesi yapılmalıdır. Sonra ÖÇB' ın bütünlüğünü anlamaya yönelik özel tesler yapılır. Bu testler le ÖÇB' ın yırtığı anlaşılabilir. Eski yırtıklarda veya kopmalarda tanıyı koymak daha kolaydır. Muayeneden sonra mutlaka dizin filmleri çekilmelidir. Eklemi oluşturan kemiklerde kırık veya çatlak varsa filmde görülür. Eklem yüzeyinden kopup eklem içine düşen bir kemik parçası görülebilir. Ayrıca ÖÇB bazen kemiğe yapışma yerinden bir kemik parçası ile de kopabilir. MRG ÖÇB kopukluğunda ek olası başka yaralanmaları göstermede yararlıdır. ÖÇB yırtıkları ile birlikte menisküs yırtıkları sıktır.(%40-%60)
TEDAVİ
Ameliyatın gerekip gerekmediğine karar vermek için bazı faktörler göz önüne alınmalıdır; yaş, dizdeki gevşeklik derecesi, hastanın aktivite düzeyi ve eşlik eden yaralanmalar bu karar için en önemli kritelerdir. Ameliyatın temel amacı daha sonra oluşabilecek yinelenen diz dönmelerinin önüne geçmektir. Sık sık oluşan bu diz burkulmaları diz gevşekliğini daha da arttırır, menüsküs yırtıkları, kıkırdak hasarı ve sonuçta erken kireçlenmeye neden olur. Cerrahi tedavi kararı vermede yaş önemli bir faktör olmakla birlikte, daha önemlisi kişinin fizyolojik yaşı ve aktivite düzeyidir. Orta yaş ve üzerindeki kişiler de giderek daha sık spor yapmaktadırlar. Yaş ne olursa kişi yüksek aktivite düzeyinde ısrar ederse cerrahiye adaydır. Diz dönmeleri ve boşalmalar günlük aktiviteleri sırasında oluyorsa yine cerrahi tedavi söz konusudur.
ÖÇB'ı kopuk olan hastaların çoğu bisiklet, yüzme, kürek gibi düşük risk aktivitelerini yapabilirler. Ancak ÖÇB'ı yırtık olan kişiler yüksek risk sporlarını yapmamaları yönünde uyarılmalıdırlar. Futbol, basketbol, voleybol yüksek riskli sporlardır. Sportif aktivitede ne kadar çok sıçrama ve ani dönüş varsa ÖÇB' olmayan diz için o kadar tehlikelidir.